image
1 Click Click Meselesi

Bitkilerimle Yaşadığım Aşk

8 yıl oldu evleneli… Evlendiğimiz günden bugüne de her özel günümde bir ev bitkisi edinmiş oldum. Massengena, yuca, areca palmiyesi, barış çiçeği, aloe vera, deve tabanı…

Her birinin rengi de ihtiyacı da başka…

Önceden hiç anlamazdım çiçekten böcekten. Oldum olası en sevdiğim çiçek papatya. Kırlarda kendi kendine yetişen, güneşle, yağmur suyuyla hayata tutunan, biri gelip koparmadıkça kendi dallarından çoğalan papatya. Hep de koparılıp getirilsin isterdim mesela. Şimdi öyle değil. Hiç kıyamam. Aksine çoğalsın, büyüsün ve toprağında kalsın ki, her yere kök salsın isterim. 

O kadar huzurlu geliyo ki bana, evimde bahçemde yeşili görmek. Her aldığım bitkiyi incelemek, ihtiyaçlarını öğrenmek. Sevdiği yere koymak, içi yandığı kadar su vermek, vitaminlerle beslemek.

İnsan Gibi…

Bizler gibi aslında tüm bitkiler. Hepimizin kişilikleri, yaşam tarzları, beklentileri nasıl farklıysa, bitkilerin de öyle. Ortanca gölgeyi ve çok suyu severken, begonvil onun aksine güneşe sere serpe yatmak ister. Güneş seven susuzluğu sorun etmez, gölge seven de ıslanmayı…

Dünyadaki her bitki, doğanın sabırla yazdığı bir umuttur.

Ralph Waldo Emerson

Sabır işi bu bitki işi. “Ay ben bakamadım”, “Ay ben soldurdum”, “Ay ben yapamıyorum”, “Ay ben unutuyorum”a gelmez malesef. Özen ister, ilgi ister, hatırlanmak ister. En çok da sevgi ister. Sana yük olduğunu hissedene, çiçek açtıramazsın.

Büyük saksıya alsan, saksıya sığmaya çalışmak için köklere yüklenir, çiçek açamaz. Küçük saksıyla yetinsin istesen, büyür büyür, kocaman olur devriliverir. Dengesini bulmak lazım biraz. Dilinden anlamak, huyuna gitmek. Dediğim gibi en çok da sevmek…Hem de çok sevmek… 🙂

Comments are closed.

image
image