
Hatalarım da Yok Değil.
Normalde çok düşünerek konuşup, ağzımdan çıkacak bir yorumun birinin bedenine, karakterine, yaşadıklarına ya da hassas olduğu bi konuya dokunmamasına özen gösteririm.
Ama bazı anlar var ki…
O anlarda ağzımdan düşüncesizce çıkan o salak esprinin ya da gereksiz kelimenin, başka bi tarafıma kaçmasını isteyerek yaşıyorum. “Hay dilini eşek arıları soksun!” deyip, biraz kızarıp biraz da ortamı yumuşatmaya çalışırken böyle iyiceeee s*çıp sıvadığım noktada kafama zembiller düşse diye bekliyorum.
Biliyorum ya yediğim haltı, ağzıma iki tane patlatma isteğinden sonra, karşımdakine kocaman sarılmak, sevgiyle kucaklamak, çokça özür dilemek ve en çok da hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyorum sanki kendi yaramı kanatmışlar gibi…
Berbat bir şey!
O duyguyu biliyorum çünkü. Evet karşındakinin niyeti asla kötü değil ama senin yaran o kadar derinki… Dokunsalar ağlayacağın bi mevzu, birisinin makara yaptığı bir şey.
Yakın bi zamanda yine öyle bi mallık yaptığım ve o yer yarılsa da içine girsem duygusunu çok yürekten hissettiğim için bir özür mayetinde yazıyorum bu yazıyı…
Görür ya da görmez bilemem ama. Kendisi onu çok sevdiğimi, asla ama asla salak bi eşek şakasıyla incitmek istemeyeceğimi biliyodur umarım.
Milyonlarca kez özür dilerim…
Bir özür, geçmişi değiştirmez ama geleceğe açılan bir kapı olur.
Lewis B. Smedes
Şeffaflığa çok inanıyorum. Hata yaptığında hatalıyım diyebilmek ve o hatayla yüzleşebilmek de bi erdem. Herkese karşı da yapabileceğim bir şey değil aslında. Kuyruğumu kolay kolay indiremiyorum. Erdemli olduğum söylenemez yani. Genelde kaçmayı, saklanmayı tercih ediyorum. Ama öyle bi durum var ki: “Kaybetme korkusuyla yüklendiğin durum!” işte o zaman yapamayacağım tek şey arkama dönüp gitmek.
Herkese de aynı içtenliği diliyorum. Sevginize, sevdiğinize, dostunuza sahip çıkın ve kendinizle yüzleşin.
Sevgiler…