
Yeniköy’e Heykelimi Dikin!
Bazen çok sorguluyorum. İnsanların ilişkilerini, dostluk anlayışlarını, birbirlerinden beklentilerini. Söylemek isteyip de içinde tuttuklarını ve sonrasında ki o minicik bir noktada kocaman patlamalarını… Aaaa! Kız kendimi anlatmışım ya ben 😀
Hayatım hep şeyle geçiyor:
– Aman üzülmesinler…
– Aman kırılmasınlar…
– Aman incinmesinler…
Nasılsa vardır bi sebebi.
Yok aslında bi sebebi. Kötülük, doğalarında var bazılarının. Ya da nankörlük, iliklerine işlemiş gibi kimilerinin. Bir şeyi yaparken o kadar karşılıksız ve gönülden yapıyorum ki… Ama yaptıklarımı birikip birikip birikip dağ gibi olurken ve ben karşılığında hiçbir şey beklemezken, karşı taraftan gelen bir kötü atakla dağılıyorum. Neden abiiiii? Çok mu zor bir şey yapmadan durmak, minnet etmek. İlla arkadan fıtı fıtı bi sorun mu yaratmak lazım? İlla bi negatifle mi ilerlemek lazım?
Dur Kardeşim!
Oysa ki senden kimsenin bi beklentisi yok. Evrenin alma-verme dengesinin çok üzerinde vermeye razıyım ben. Alma gibi de bi beklentim yok he. Neden karşıma kötü tarafınla geliyosun ki? Git düşmanına yap, sana zarar verene çat, ağzından getirenin burnundan getir mesela.
Sabrımdan dolayı Yeniköy’e heykelimi dikin.
Sınırlarımın çok zorlanması lazım bu arada tepki vermek için… Öyle bir olayla yıkılmam. Beklerim, sabrederim, izlerim. Sonra bi bakmışsın ki yokum. Eski ergen ben olsam mesela. En tatlı yaşlarım, 20’lerim… Ah tutabilene aşk olsun. Hemen silen, çirkefleşen, yüzleşen, savaşan… Şimdi öyle bi enerjim de yok. Gitmek o kadar kolay ki. Tak tak tak. Arkama da dönüp bakamıyorum benden sonra n’olmuş diye. Ve zamanla da alışıyorum “Az insan, çok huzur.” mantığına…
NOT: Neden Yeniköy’ü seçtiğimi bir ara uzunca anlatacağım 😉